19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başlarında Batı Avrupa ülkelerinde Doğu Halılarına ilişkin bazı yorumlarda, Doğu’da çok sayıda boyarmaddelerin kullanıldığı, geleneksel boyamacıların istedikleri tonu verecek boyarmaddeyi tam olarak seçebildikleri ve bu doğal renklerin, halı eskidikçe daha yumuşak tonlara dönüşerek güzelleştiği belirtilmektedir (Kahvecioğlu 2003).
Bitkisel boyamacılığın, doğuda; eski medeniyetlerin beşiği olan Hindistan, Orta Asya, Çin, Japonya ve Mısır’da gelişmiş dokuma sanayisine paralel olarak başladığı ve geliştiği bilinmektedir.
M.Ö. 3000 tarihine ait bir Çin kaynağında doğal boyalardan söz edilerek, Mısır’da Orta Krallık döneminde sadece boyaların elde edilişleri değil, mordan maddelerinin dahi bilindiği belirtilmektedir (Öztürk thsz, Eyüpoğlu vd. 1983, Uğur 1988). Avrupa kıtasında ilk boya kullananlar ise büyük bir olasılıkla İ.Ö. 2000’lerde Zürih gölü dolaylarında yaşamış olan insanlar olduğu belirtilmektedir (Eyüpoğlu vd. 1983).
Batik boyacılığı ile tahta kalıplar oyulmak suretiyle yapılan basma boyacılığın ilk defa
Hindistan’da görüldüğü söylenmiştir (Anonim 1991).
Eski Sümerler’in en büyük şehirlerinden biri olan Nippur’da bulunan kil tabletlerinden eğirme, dokuma ve boyamanın M.Ö. 4000 yıllarının sonunda Mezopotamya da gelişmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Mezopotamya da parlak renkli tekstil ürünlerinde ve Kapadokya tabletlerinde 63 parlak renkli hizmetçi erkek çocuk elbiselerinden bahsedilmektedir. Mısırda bulunan dokumalarda insanların sosyal statülerine ait mavi ve kırmızı şeritler kullanıldığına dair resimler bulunmaktadır. Ayrıca eski Mezopotamya’da, küp boyama ve mordanlı boyama yöntemlerinden bahseden tabletler bulunmuştur. Bu tabletlerde; sarı, yeşil, kırmızı-mor ve mavi-mor , kırmızı renklerin boyama yöntemlerinden; beyaz, siyah ,gri
ve kahverengi için ise naturel renkler kullanılmış olduğundan bahsedilmektedir
(Karadağ 2006).
16. yüzyıla kadar bitkisel boyalar ve boyama sanatı yalnızca doğuda bilinmekte iken, Amerika’nın keşfinden sonra özellikle boya bitkisi ve ağaçlarının üretimine başlanılmasıyla birlikte Avrupa ülkelerinde de bitkisel boyamacılık sanatı yaygınlaşmıştır.
17. yüzyılda Fransa’da doğal boyarmaddelerin kimyasal yapısının araştırılmasıyla doğal boyamacılıkta önemli gelişmeler yaşanmış, bunu 18. yüzyılda doğal boyarmaddelerle yün, pamuk ve ipek gibi liflerin arasındaki kimyasal ilgi üzerine yapılan çalışmalar izlemiş ve tekstil tarihinde yaşanan büyük buluşların temeli atılmıştır (Kahvecioğlu
2003).
19. yüzyılın başlarında kimyasal boyaların bulunması ile endüstrileşmiş ülkelerde doğal boyacılık hızla terkedilmiş; Anadolu’da ise doğal boya kullanımı daha yavaş bir süreç içinde, el dokumacılığının gerileyişine paralel olarak azalmıştır (Anonim 1991).
Orta çağda çok rağbet gören ve 19. yüzyılda Osmanlı dış ticaretinde tahıl ve ipekten sonra üçüncü gelen Kökboya (Rubia tinctorum L.), Türk kırmızısı, Edirne kırmızısı, Alizari, Lizari adlarıyla anılmaktadır (Öztürk thsz, Eyüboğlu vd. 1983). O yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun bu bitkinin dünya ihracatının üçte ikilik kısmının tek başına karşılamakta olduğu tespit edilmiştir. Daha sonra bu bitkinin ana boyar maddelerinden biri olan Alizarinin sentetik olarak elde edilmesiyle bu bitkinin ziraati de hızla terkedilmeğe başlanmıştır (Anonim 1991).
Ayrıca aynı şekilde Cehri (Rhamnus tinctoria) de çok tanınmış, tarımı ve ticareti yapılmış bir boya bitkisidir. Boya materyali olarak batmanı bir altın liraya satılan cehrinin, halk arasında “altın ağacı” adıyla anıldığı ve hemen her yerde yetiştirildiği belirtilmektedir (Kayabaşı 1995).
Bitki çeşidi bakımından bu kadar zengin olan ülkemizde bitkisel boyalarla yapılan boyama işlemi zor ve zaman alıcıdır. Lifleri boyamak için uzun bir süreye ihtiyaç duyulduğundan boyama esnasında fazla miktarda enerji harcaması olmaktadır. Aktif
boyarmadde miktarı bitkide çok az bulunmaktadır. Boyama yapılacak bitkinin en olgun olduğu zaman bitki toplanmaktadır.
Geçmişten beri gelenekselleşmiş halı ve kilim ipliklerinin boyanmasında kullanılan ve Anadolu’nun her yerinde kendiliğinden yetişen veya yetiştirilen bitkiler, günümüzde yeniden önem kazanmaya başlamıştır. Ayrıca yün ipliklerinin bitkisel boyalarla renklendirilmesiyle oluşturulan, geçmişi yansıtan ve oldukça değerli el dokusu ürünlere, dünya pazarlarında istek giderek artmaktadır. Bu ürünler özel fiyatlarla alıcı bulmakta, dolayısıyla hem üretici hem de ülke ekonomisi önemli bir gelir elde etmektedir.
Ülkemiz florasında boyacılıkta kullanılan bitkiler bol ve çeşitlidir. Yerel olarak boyacılıkta kullanılan bu bitkiler arasında; yarpuz, kadın tuzluğu, ceviz, cehri, kökboya, sergil, nar, soğan, sığır kuyruğu, elma, ayva vb. sayılabilir. Köknar bitkisi de bunlardan biridir.
Köknar ağacının dişi kozalaklarından boya bitkisi olarak yararlanılmaktadır. Fakat
şimdiye kadar bu konuda yapılmış bir çalışmaya rastlanılmamıştır.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir yayılış gösteren Köknar ağacının kozalakları, başka amaçla kullanılmayıp dalından dökülmektedir. Bu nedenle köknar kozalaklarının halı ve kilimde atkı, çözgü ve ilmelik ipliklerinin boyanmasında kullanım imkanlarının araştırılması önemli görülmektedir.
Bu araştırmada köknar (Abies) kozalaklarından elde edilecek renklerin subjektif olarak adlandırılması ve colorimeter cihazı ile objektif olarak belirlenmesi, ayrıca elde edilecek renklerin yün ilmelik halı iplikleri üzerindeki ışık, sürtünme ve su damlası haslıklarının standartlara göre saptanması amaçlanmıştır.
Ayrıca değişik boyama yöntemleri ve farklı mordanlar kullanılarak ideal mordan cinsi
ve ideal mordanlama yönteminin belirlenmeye çalışılması ve haslık değerlerini gösteren katalogların hazırlanarak ve bu konuda araştırma yapacak kurum, kuruluş ve kişilerin kullanımına sunulması ve çalışmalarına ışık tutması araştırmanın amaçları arasında yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder