29 Eylül 2011 Perşembe

Zümrüt-ü Anka


Arapların Anka, İranlıların simurg adını verdikleri Türkçe’de ise her ikisinin de birleştirilmiş şekliyle Zümrüdü Anka (Simurg-u Anka) olarak da adlandırılan Ön Asya efsanelerindeki bu kuşa pek çok kaynakta ele alındığı sekilide eski Mısır kökenli olarak phonix  de denir.
İslâmi çevrelerdeki hümâ ve devlet kuşundan tamamen Hint Mitolojisindeki Gamda ile Altay Mitolojisindeki çift başlı kartaldan ise kısmen farklı özelliklere sahiptir. Kafdağı’nın tepesinde direkleri abanoz, sandal ve öd ağacından yapılmış köşk benzeri bir yuvada yaşar, başı yassıca burunlu köpek başı gibidir. Uçtuğunda hava kararır, iliği ışığı keser, uçarken sel sesi ve gök gürültüsüne benzer ses çıkarır, parlaktır, bakanın gözünü alır. İnsanlar gibi düşünür konuşur. Hünerli ve bilgi sahibidir, dostları kahramanlar ve hükümdarlardır. Yaraları iyi eder. Zâl-i Rüstemi o bulmuştur, babasınca ormana atılan Zâl'e o babalık yapmış ve onu büyütmüştür. Anadolu'da keloğlanın koruyucusu olarak anlatılır. Kafdağı efsanevi bir dağ olup onu ancak Anka’ya binip aşmak mümkündür. Zülkarneyn onunla göğe çıkıp yıldızlara ulaşmıştır. Anka’nın boynu uzun olup boynundaki halka takılmıştır, halka beyaz tüylerden oluşur.
Çift başlı kartalda boynunda halka taşımaktadır. Onun için çift başlı kartalın Anka’dan yorumlanarak ayrıldığı iddia edilir (Öney 1972).
Efsanelerde hem koruyucu mahiyette görevli melek hem de kötü canavar tabiatlı iki ayrı Anka söz konusu edilmiştir. Pençeleriyle filleri dahi kaldırabilecek güce sahip olan siyah bir buluta benzeyen Anka (kötü) nın kendisi kadar iri görünümlü iki yavrusu vardır.

Şekil. Anka ve ejderin boğuşma sahnesi

 


Yeşil renkli olarak da düşünülen Anka kuşunun İran mistisizminde güneş ve ateşten yaratılmış olduğuna da inanılır. Simurg (Anka) otuz ayrı kuşun özelliğini taşıdığından onun bu yönüyle otuz ayrı güzelliği topladığına inanılır ve şifa verici özelliği belirgin olan kuşun Sadi-fırdevsi ve Attar'ın eserlerinde devamlı zikrolunduğu görülür (Salman 1989).
Zümrüdü Anka hayvan figürlü halılarda da görülmektedir. Orta İtalya'da bulunan hayvan figürlü ilk halı 1890 yılında Pengamon Müzesince satın alınmıştır. Bu halıda ejder ve Anka kavgasını görülmektedir (Salman 1989 ).
Çinliler Lung, Moğollar Moghur ve İranlılar Ejderha olarak adlandırdıkları bu varlıklar Şamanizm’de su, ateş, hava, toprak kutsal sayılırdı. Kertenkelelerden yada yılanlardan soyutlanan ejder pençeleri arslan gibi, kartal kanadı gibi kanatlı, yılan kuyruklu ve korkunç başlı bir hayvan şeklinde tasvir edilmiştir Kertenkeleye benzeyen ayaklarında beşer tırnağı olan ve vücudu yılan veya balık pulu gibi bir kabukla örtülmüş olarak hayal edilmiş bir varlık olup, pulları suyla irtibatını göstermiştir.
Arslan ayaklı, gagalı ve kanatlı olanlarına ise Grifon denilir. Orta Asya kökenli olan bu varlık Avrupalılarca benimsenmiştir. Kafkasya ejderi başı öküze benzeyen kıvrım burunlu, kıllı vücutlu ayaklı bir hayvan olarak resmedilir.
Külalilı ejder Orta Asya merkezli bir varlıktır.

Şekil 11 . Kulaklı ejder

 
Dede korkut hikayelerinde ejder dört ayaklı iki kanatlı, yedi başlı, uzun kalın kuyrukludur. Dört ayaklı ejderler Çin ejderini anımsatırlar. Moğol istilalarıyla İslâm dünyasında görülmeye başlanmışlardır.
Selçuklu sanatında düğüm şeklinde görülüp pul olarak da düşünülmüştür. İki ayaklı olarak da görülmüş ve sadece ön ayakları alınmıştır. Çinliler ejderhaya Lung adını takmışlardır ve ataları ejderha olan sülalelerinin boğuşmaları sonucu çıkan köpük ve buhar nehirleri taşırmıştır. Bu taşan nehirler özellikle yang ve yingin erkek ve dişinin birleşerek hayatı oluşturmalarını sağlamıştır. Ahlat mezar taşlarında ve Kubadabad sarayı çinilerindeki ejderler bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Ejderler kudreti, bereket ve mutluluğu ifade ederler. Şahmeran ise Selçukluların kendine mâl ettiği kudret ve bereketi ifade eden diğer bir varlıktır. Şahmeran’ın özelliği kuyruğu yılan başıyla biten insan başlı, kanatlı bir hayvan olmasıdır.

Marby halısının kompozisyonu çok stilize bir ejderle işlenmiştir. Fustatta bulunan iki hayvanlı halıda ise Zümrüt-ü Anka ejder kompozisyonu vardır. Anadolu kilimlerinde de yine halılarda olduğu gibi ejder figürü bulunmaktadır. Hayat ağacıyla birlikte kullanıldığı görülür. Türk kumaşlarında ise hayvan motifli desenlere az rastlanır. Halk işlemeleri Şahmeran’ı konu edinmişlerdir. Bu figür nazardan da koruma özelliğine sahiptir.
Anadolu-Türk sanatında ejder için yeraltında, yerüstünde yedi kat yerin altında ve denizde yaşayan yedi başlı bir canavar, korkunç bir yaratık şeklinde tasvirleri vardır. Maden, çini, seramik, alçı, ahşap, kumaş, halı, düz dokumalarda dini ve sosyal yapılarda el sanatlarında görülür (Deniz 2000).
Evren dünya diye tanımlanan ortadaki boyun, bulutu temsil eder. İki ejderin karşılıklı bulutu ısırması, yağmurun yağmasını sembolize eder. Bu figür bolluk ve bereket; sağlık ve şifa sembolüdür. Ejder Anadolu'da Yemliha, ejderha, Şahmeran olarak bilinir. Ejderin yılan şeklinde halılarda işlenmesi Batı Anadolu'da Milas, orta ve Doğu Anadolu'da zikzak yaparak uzanan şekiller halinde kilimlerde, Batı Anadolu'da Uşak, Manisa, Çanakkale ve Balıkesir çevresinde görülür. Milas halılarında (S) kıvrımlar dik şekilde kıvrımlar yaparak uzanır. Yılan izi gibi gözükür (Deniz 2000).




27 Eylül 2011 Salı

15.y.y'lar Arası Hayvanlı Halılarının Desen ve Kompozisyon Özellikleri


13.14. ve 15.yy hayvan figürlü halıların yüzey bölünmelerine yönelik ilk ciddi Prof. Dr.  Kurt  Erdman  yapmıştır.  Kurt Erdman  yaptığı  araştırmalarda halılarla Avrupalı ressamların tablolarında halı resimleri arasında kurduğu
ilciler doğrultusunda parçalan değerlendirip orijinal desenlerin keyfiyeti konusunda rekonstrüksiyon çalışmaları yapmış bu dönemin halılarının kompozisyon, yüzey bölünmesi, motif şekilleri, ebatları tespit konusunda çok büyük yardım sağlamıştır.
Hayvanlı halıların yüzey bölünmeleri hayvanların sıralanışına, sayısına ve geometrik şekillerin durumuna göre değişmektedir. Zemin öncelikle büyük yada küçük karelere bölünür, basit görünümlü bu karelerin içleri ise sekizgenlerle doldurulur. Hayvanların sayısına, tek yada çift oluşuna, iki veya dört ayaklı oluşlarına veya ağaç etrafındaki konumlarına göre bu halılar gruplara ayrılırlar.
Birinci grup yüzey bölünmesi, Meraldik duruşlu tek hayvanlarla birlikte tek ve çift başlı kartallarda kullanılmıştır. Bu halılarda zemin küçük karelere bölünmüştür ama daha eski örneklerde ise uzun altıgenler bölünüp, hayvan figürleri bunların arasına dolgulanmıştır. Uzun altıgenli yüzey bölünmesine örnek Demotte Şehnamesinin Washington Freer Galery'de bulunan minyatürü doğu çevrelerinde de aynı yüzyılın ilk yarısında böyle halı tasvirinin varlığını ortaya koymuştur (Aslanapa ve Durul 1973).
İkinci grup yüzey bölünmesi, bir ağacın iki tarafında yerleşmiş birer kuş motifinin oluşturduğu kompozisyon semah düzenek alternatif olarak da iki ağacın ortasında bir kuş bulunan bir şekilde kompoze edilmiştir. Bu tarza örnek sadece Şano di Pietro'nun Hz.Meryem'i tasvir eden bir resminde görülmektedir (Yetkin 1991). Bu resimdeki yüzey bölünmesi ressamın kendi hayal ve tasavvurlarına dayanan bir tasarım olabileceğinden iki ağaç arasındaki kuş figürlü kompozisyonu genel bir üslupmuş gibi düşünülmemelidir.
Üçüncü grup yüzey semah hayvan figürlü halıların figüratif özelliği geometrik saha ve bölümlere ayrılan halı yüzeyinin bazen tek kuş bazen de dört ayaklı hayvan figürleriyle doldurulması şekliyle oluşturulmuştur.
Dördüncü grup yüzey bölünmeli hayvan figürlü halılarına gelince geometrik alanlara bölünen halı yüzeyinin içi çift olarak yerleştirilen hayvanlarla doldurulmuştur, Bu grubu oluşturan hayvanların farkı çift olarak yerleştirilmeleridir. Bu hayvanların çift düşünülmesinin temel alt yapısında dünyanın dualiter yapısının ifade edilmesi amaçlanmış olabilir. Erkek dişi, madde mana, iyi kötü, beden ruh gibi birbirinden ayrılmaz farklılıklar ekseni içinde bir düşünceden kaynaklanabileceği görüşü de ortaya atılmıştır. Bazı görüşlere göre de insanların beşeri münasebetlerini, iki aşığın birbirlerine karşı olumlu ve olumsuz hallerini kuşların duruş şekilleriyle ifadelendirildiği bildirilmiştir.

Dördüncü grup yüzey semah halılar, daha ileri ki dönemlerde hayvan mücadele sahnelerini konu edinmişlerdir. Orijinal halılarda bu dört yüzey bölünme ve kompozisyon şekilleri dışında farklı olarak düşünülmüş başlıca kompozisyonlarda görülmektedir. Örnek olarak hayvan figürleri geometrik bölümlerin dışına yerleştirilmiş yada geometrik sahalar tamamen ortadan kaldırılmış olarak ortaya çıkmışlardır.
Geometrik bölümleri ortadan kaldırılmış halılarda horoz, kuş gibi kuvvetle üsluplaşmış hayvan figürleri basit bir şekilde değişik eksenler üzerinde sıralanmaktadırlar (Aslanapa 1987).
Hayvanlı halıların suları Selçuklu halılarında olduğu gibi Kufi yazı kökenli veya örgü desenlerle süslenmiş olarak zümrüdü Anka, geyik, ejder ve hayat ağacı etrafında iki kuş figürünün geometrik alanların etrafını süslemiştir (Öney 1989).
Kısaca hayvan figürlü halıları desen şekillerine göre incelersek ilk grupta hayvan figürleri sınırları kesin belirtilmeyen kareler içindedir. Zemin karelere ayrıldığında simetrik işlenen hayvanlardan her biri kare içinde kalıyormuş gibi işlenir. Bugün Konya Etnografya müzesinde bulunan ve sanat tarihçilerince Horozlu Hah olarak bilinen halı bu tiptedir.
İkinci grup halı zemin küçük karelere bölünür. Bunlardan her biri içine tek başına bazen sırt sırta, bazen de karşılıklı duran hayvan çiftleri işlenir. Bazı örneklerde hayvanlar çift başlı dokunur. Özellikle Rönesans ressamlarının tablolarında sık görülen hu halıların benzerleri Fustat buluntuları arasında bulunur.
Üçüncü grupta halı zemini iki kareye ayrılır. Karelerden her biri sekizgenlerle doldurulur. Bunların da içi bir hayat ağacı etrafında yerleştirilmiş ejderler, tavus kuşları veya birbirleriyle mücadele eden hayvan figürleriyle süslenir. Üçüncü grup yüzey bölünmesine örnek, Marby ve Ming halısı diye tanınan örneklerdir.
Bir hayat ağacının iki yanına yerleştirilen tavus kuşlarından meydana gelen süslemeye sahip Marby halısı bulunduğu dönemlerde Selçuklular döneminden kalmış en erken tarihli halı diye tanımlanmış olup, ressamların tablolarında da benzer figürlerle süslü halılar bulunduğunda Beylikler çağından kaldığına karar verilmiştir.
Ming halısı bugün Berlin İslâm Eserleri Müzesi'nde bulunmaktadır. Halı üst üste yerleştirilmiş iki kare içindeki mücadele eden ejder ve zümrütü anka kuşuyla süslüdür. Bu grup halılarda zeminin iki çift kareye bölünüşü XVI. y.y. Erken Osmanlı dönemi halılarından örnek .alınmış bir şema ortaya koyar. XVI.yy'da dokunan örneklerinin Bergama civarında dokunduğu kabul edilir. Beylikler dönemi hayvanlı halıları da Bergama civarında dokunmuştur denilebilir.
Dördüncü grup örneklerde ise, halının zemini bozulmuş, üçüncü gruptaki kareler kaybolmuş, halının zemininde küçük madalyonlara dönüşmüştür. Kareleri dolduran hayvan figürleri başta kalmış ve kareler arasına serpiştirilmiştir. Bu gruba örnek olan halılar Fustat grubu içerisindeki sahnelerde görülmüşlerdir. Dönemleri içerisindeki diğer düz dokuma ve işleme ürünlerine de tesir etmiş, değişik ürünler ortaya çıkmasını ağlamışlardır. Bu tarz yüzey bölünmesi şekliyle dokunan güncel örneklerle Konya ve
Aksaray yöresinde, Aydın ve Manisa civarındaki bölgelerde rastlamak mümkündür. Aksaray yöresinde hayvan figürlerine Enik (köpek yavrusu) bu tip dokumalara da enikli kilim denilmektedir. Aydın ve Manisa civarında aynı hayvan figürlerine inek, de inekli kilim denilir.

25 Eylül 2011 Pazar

15. Yüzyıl Selçuklu Dönemi Hayvan Figürlü Halıları


Anadolu Selçuklu halılarının 22 örneği bulunup, bunların 8 tanesi İstanbul İslâm Eserleri müzesinde bulunmaktadır. Bu halılar Konya Alaaddin Camii'nde depodan çıkarılmışlardır. Bu halıları Danimarkalı Lotydved'in delaleti ile İsveçli F.R.Martin tarafından keşfedilmiştir. Fustat'ta bulunan halılardan yedi tanesinin de Selçuklu halısı olduğu kabul edilmiştir (Aslanapa 1987). Selçuklu halılarının üç tanesi Eşrefoğlu Camiinde bulunmuştur.
Sonraki yıllarda Tibet'te dört halı daha keşfedilmiş ve . Bu halılar vasıtasıyla Selçuklu halı sanatı hakkında bilgi edinilmiştir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda Selçuklu dönemi haklarıyla veya beylikler dönemi arasında ki dönemi de ihtiva edebilecek durumda bir üslup gelişmiştir. Prof.Dr.Oktay Aslanapa tarafından Selçuklu döneminden kaldığına inanılan hayvan figürlü dört hah bulunmuştur. Tibet'te bulunan ve Anadolu Selçuklu dönemi sanatının üslubunu ve teknik özelliklerini gösteren oniki halı arasından dört tanesi hayvan figürleriyle bezenmiştir. Bu halılar genel bir grup içinde hayvanlı halılar, "Carpet Animal” olarak üsluplanmıştır. Tibet halıları olarak da nitelendirilen bu dört halı hayvanlı halıların sadece dört örneğim içerir. Yapılan teknik analizler bu halıların sipariş üzerine Anadolu Selçuklu devletinde dokutulduklarını ortaya çıkarır. Bu dört halı Çehre halısı, Çağan Halısı, Kircheim Koleksiyonu Halısı, Bruşettine Koleksiyonu Halısı, Eskenazi/Orient Stars Halisidir (Deniz 2000).
Kircheim tarafından Münih'te satın alınan hayvan halısı, 1410 tarihli Londra National Gallery'de bulunan, Siena ekolü Meryem'in evlenmesi tablosunda ayaklar altına, yere serili halıyla yakın benzerlik göstermektedir.
Hayvanlı halıların hakkında bilgilerin ortaya çıkarılıp yorumların yapılmasını ciddi şekilde ortaya atan onlara karakteristik özellikler atfeden Prof. Dr. Kurt Erdman olmuştur.
XIV.yy ve XV.yy'larda hiçbir İran halısı veya parçası kalmamıştır. En eski İran halısı XV.yy sonundan günümüze gelebilmiştir. Daha öncesi için bu halılara kaynak olan minyatürlerdeki halı tasvirleri de hep geometrik şekildedir.  Yalnız son olarak ortasına yakın bir yıla tarihlenen Demotte Şehnamesinin Washington Freer de bulunan minyatürün de sağa dönük bir dört ayaklı hayvan figürü bulunur.

Türk hayvanlı halılarının kompozisyonunu gösteren bu halı 1330 tarihlerinde ithal edilmiş olmalıdır.
14.yy erken Osmanlı yada beylikler dönemi olarak nitelendirilen dönem erişinde soyut hayvan halılarının ün yaptığı ve uzantılarının Osmanlı devri Kafkas ve Bergama halılarında görüldüğü bilinir. İtalyan, İspanyol ve Flaman tablolarındaki resimlenen halılar bir mekan anlayışı içinde figürlerin, ayaklar altında ince ayrıntılarıyla islenen halıları Avrupa'ya ihraç edilen soyut ve geometrik halı orjinallerinden esinlenerek resmedilmişlerdi. Ressamlara fikir veren bu halılar taban yada seccade biçimindeki halılardır (Öney 1989).
kler dönemi halılarının çoğu XIV. ve XIV.yy'a ait olmasına rağmen Selçuk dönemine aitmiş gibi düşünülmüştür. Anadolu'da yeni bulunan orijinal halılara bakılarak beylikler dönemi hayvanlı halıları ayrı bir başlık altında değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Beylikler döneminden günümüze gelebilen örnekler yün malzemesi açısından doğal boyalar ve bitkilerden elde edilen boyalarla renklendirilmiştir. Örneklerinin çoğunluğu seccade boyutunda olup, halılar daha çok hayvan figürleriyle süslüdür. Hayvanlar genelde üsluplaştırılarak verilir. Bazen birkaç hayvanın çeşitli azalan birleştirilerek tek bir motifmiş gibi takdim edilir. Kuşun kanadı ve ejderin gövdesi birleştirilerek bir motif halinde dokunur. İstanbul Vakfılar Müzesindeki halı örneğinde görülmektedir (Deniz 2000).


Selçuklu halılarının figürsel analizinde Pazırık Kurganından çıkan insan, hayvan, bitki karışımı yani üç ayrı canlı varlık unsurunu indimaç etmiş melez bir söylence hayvanın kuyruk ve kanat formlarıyla İstanbul Vakıflar Halı Müzesindeki griffon (geyik, tavus, kaz, kuş) motifi aynı özellikte kanat ve kuyruklara sahiptir. Pazırık figürlerinin özelliği Selçuklu halılarında görülmektedir.



Şekil . İstanbul Vakıflar Halı Müzesindeki hayvanlı halıda bir Griffon motifi

Atların sırtına yerleştirilmiş eğerlerdeki eserlerdeki bazı sembolikler söz konusu hayvan değişse de at  XV.yy Selçuklu halılarında yerini mitik griffona bırakmıştır. Bu hayali hayvanın sırtına gene aynı semboliğin yerleştiği görülür.



 
Şekil . Konya hayvanlı halısından bir figür Şekil 5. Pazırık at haşası
Pazırık halısıyla günümüz Türk halıları arasında bordürlerdeince sedeften sonra esas bordürün gelmesi anlayışı değişmemiştir. İç zeminin karesel özelliği de devam etmiştir (Ateş 1996).

Bu dört halı ilk defa Orient Stars'da Michael Franses tarafından yayınlanmış, böylece halı sanatına büyük hizmet ve canlılık getirmiştir. Bunların hepsinde büyük hayvan şeklinde yaratıklar vardır (Anonim 1998).
Halı zemini dört eşit kare ve dikdörtgen şemaya bölünmüş, bunlardan herbirine, iç içe yerleştirilmiş hayvan figürleri işlenmiştir. Bu halılar keşfedilinceye kadar Selçuklu halılarında hayvan figürleri hakkında bilgi bulunamamıştır. 1990 yılı bu açıdan hayvanlı halılar konusunda çok büyük ışık tutmuştur. Selçuklu hayvanlı halıları olarak bu grup oluşmuş, daha sonra beylikler dönemi hayvanlı halılarına öncülük ettiği ortaya çıkmıştır (Aslanapa 1997).
Karbon tarihlemesi sonucu Anadolu kökenli olduğu anlaşılan Nepal'de bulunan bir dizi halı Türkiye'ye getirilmemiştir. müzelerde sergilenmektedir (Ölçer 1997).
Pazırık halısında gördüğümüz ifade türünde başı arkaya dönük Pars aynı şekilde Selçuklu halılarında da görülür. Aynı şekilde Pazırık'taki keçede bulunan simgeler 17 yy Uşak halısıyla sonsuzluk prensibinde buluşmaktadır.


21 Eylül 2011 Çarşamba

ISPARTA MERKEZ'DE TİCARİ AMAÇLA ÜRETİLEN EL HALICILIĞININ GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU VE ÖNERİLER


Isparta Batı Anadolu halıcılık geleneğinin güçlü merkezleri arasında önemli ve kararlı bir gelişim göstererek, bir gelenek yaratmıştır.Bu nedenle 19.y.y.'ın ortalarına kadar Isparta'nın bağlantısının genellikle Antalya üzerinden yapıldığı görülür. Tanzimat’tan sonra ise Avrupa malları, en büyük ithalat ve ihracat limanı olan İzmir’den gelmeye başladı.
Önceleri Güney limanlar, ile bağlantılı olarak ekonomik dengesini bulmuş olan Isparta, İzmir limanı ile yeni bağlantıların kurulmasından sonra, Batı ya yönelmiş yeni pazarın gerektirdiği yeniliklere hızla uyum göstermiş, böylece geliştirmeye başladığı halıcılık düzeni ile de yüzlerce yıllık Batı Anadolu halıcılık merkezleri arasında önemli bir yere gelmiştir.
1912 - 1913 yılları, Isparta halıcılığı için önemli bir yıl olmuştur. Çünkü Türk kadınlarının üretip, ticaretinden Rumların yararlandığı halıcılık ticareti­ni Türklerin ele alması düşünülerek, bir zaman önce Etrelizade'nin açtığı hah ticarethanesinin Dürbeyoğlu adındaki bir Rum'un rekabeti yüzünden kapandığın, öğrenerek bunu yeniden açtırmak. Fransızlarla işbirliği yapıp, kurulacak bir şirket aracılığı ile, Fransız usulü der, kösele, vidala, oskar çıkarma olanaklarını araştırmış, sermayesi, esnaf tarafından sağlanarak büyük   bir   şirket   kurulmuş,   bu   projenin  gerçekleşmesine   gayret gösterilmiştir.[1]  Ancak bu halıcılık girişiminden pek başarılı sonuç alınamamıştır.1916-1917yıllarında Mutasarrıf Cemal Bey'in döneminde, halıcılığın gelişmesi için Isparta'da bir iplik fabrikası kurulması için girişimlerde bulu­nulmuştur .Isparta ekonomisinde halıcılığın önemli yon olduğu tarihinden de anlaşılmaktadır. Isparta halıcılığının günümüzdeki durumunu resmi, özel kuruluşlar bazında inceleyerek, bugünkü varlığı hakkında belli nokta­lara varabiliriz. Isparta Merkezde ticari amaçla üretim yapan resmi kuru­luşların en büyük kapasite ve üne sahip olan kuruluş Sümer Holdinge bağlı, Isparta Sümer Halı Fabrikası'dır.
Kuruluş üretimi; asıl ve yardımcı, işletmeler olmak üzere iki grupta ince­lenebilir. Asıl işletmeler, hammaddesinin % 95'i yapağı ve yün elyaf, %5'i harman yağı karışımlı çeşitli renk ve kalitede hazırlanmış harmanlardan iplik üretimini  sağlayan ayırma - yıkama, açma - eleme ve.boyama bölümlerinden oluşan iplik ihzar ve iplik eğirme tesislerin, bünyesinde top­layan "iplik ünitesi" ile bobin çile kısımlarından oluşan ihzar ünitesi mamul üretimini sağlayan "halı apre ünitesi" ile "araştırma ve desen bölümlerinden oluşmuştur.


[1] Prof. Önder KÜÇÜKERMAN,Isparta Limanı ve Isparta Halı Fabrikası , Sümerbank Sümerhalı ,
1. Basım ,1990,İstanbul ,sh. 133-151. s.

19 Eylül 2011 Pazartesi

ERKEN DEVİR TÜRK HALILARI


Halılar üzerine ilk araştırmalar

 Halılar üzerine ciddi araştırmalar, 96 yıl kadar önce 1891'de Viyana Halı Sergisi kitabının yayınlanmasıyla başlamış olup, bunda bazı eski halılara adeta dini bir önem verilmiştir. 1891'de K.K. Österreichischen Handelsmuseum bu sergiden üç ciltlik folio yayınlamış, bazıları renkli olarak en mühim parçalardan 100 levha ile resimlendirilmiştir. Katalog Der Ausstellung Orientalischer Teppiche, A. Riegl. Bu eseri 1907'de bir ek cilt, 1908'de Martin'in Halı Tarihi f), niha­yet 1911'de Münih sergisinin büyük kitabı takip etmiştir. Martin'in çok pahalı, büyük ve kıymetli kitabı, bir sıra ciddi kitapların gittikçe artan sayıda yayınlanmasına yol açtı, teşvik etti. Ayrıca çeşitli dergilerde yayınla­nan yüzlerce makale, halı sanatını ilmi bir saygı havasına soktu.
Daima Türklerin yaşadığı ülkelerde or­taya çıkan halının tarihi, sıkı sıkıya Türklere bağlı olduğu gibi, Büyük Selçuklu Sultanlığı devrinde kurulan devletlerle, bunun tekniği­ni önce İslâm alemine, sonra bütün dünyaya tanıtan da Türkler olmuştur. Bununla bera­ber, Büyük Selçuklulardan halı kalmamış, Anadolu Selçukları'ndan gelen Konya halı­ları yirminci yüzyıla kadar gelişen halı sana­tının temeli olmuş, yedi asır boyunca Türk Halı Sanatı aralıksız, daima yeni tiplerin yaratıldığı parlak bir gelişme göstermiştir.


17 Eylül 2011 Cumartesi

Avanos Halıları


Avanos halılarına kompozisyon ve desen özellikleri açısından bakıldığında yedi ana grup halı ortaya çıkmaktadır. Bunlar;
1.Geometrik kompozisyonda, sarı - kırmızı zeminli, Konya halılarına benzeyen ince uzun sedir halıları.
2.Mucur seccadelerine benzeyen, yörede 'Arapeli - Çubuksuyu' adı verilen kompozisyona sahip çeyizlik seccade halıları.
3.Kompozisyon olarak İran halılarına benzeyen, üzerinde bitki ve hayvan figürlerinin bolca kullanıldığı, tek ( İran sine ) düğüm tekniği ile dokunmuş halılar.
4.Geometrik ve bitkisel formun bir arada kullanıldığı, yörede 'leblebili' adı verilen kompozisyona sahip Avanos halıları.
5.Bitkisel ve geometrik formlu olan, yörede ' kollu göbek' adı verilen kompozisyona sahip, Ürgüp halısı olarak bilinen halılar.
6.İri güller ve yapraklardan oluşan kompozisyona sahip Barok karakterli halılar.
7.Hitaş Tokmak Halı Aş.'de üretilen, kendi tanımlarına göre; geleneksel ve modern desenlerin bir arada kullanılmasıyla oluşmuş modern görünümlü halılar.

1.      Bu gruptaki halılara kompozisyon ve desen özellikleri açısından bakıldığında, geometrik bir üslup görülmektedir. Genelde halılarda orta zemin kare veya dikdörtgenlere bölünerek içlerine ana motif, zeminde kalan boşluklara da yine geometrik motif ya da motifler birbiri ardı sıra gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Bordürlerin içlerinde yine geometrik motifler yer almaktadır. Ayrıca halıların başlangıç ve bitiş kısımlarında, orta zemini çevreleyen ana bordürün haricinde bir bordürün daha yer almaktadır. Bu bordürlerinde içlerinde geometrik motifler yer almaktadır.
2.      Kırşehir - Mucur seccadelerine benzeyen bir grup seccade halısı çeyiz amaçlı dokunmuş halılardandır. Şematik olarak incelendiğinde, genellikle içi boş mihrap, mihrabın altında ve üstünde yer alan ayetlik ve ayaklık, bütün bunları çevreleyen çok sıralı ve bölgede 'çubuksuyu' adı verilen

çok sıralı sedef, bunlar arasında bir ve iki adet geniş bordür içinde yine bölgede 'arapeli ' adı verilen motif kullanılmaktadır.
3.       Diğer bir grup halı ise İran halılarına benzeyen sine düğümlü halılardır.Bu grup halı karakteri, Batı Anadolu'da 1908 yılında kurulan ve faaliyet gösteren Şark Halı Kumpanyası'nın bölgede yaptığı faaliyetler sonucunda ortaya çıkmıştır.
Desenleri ya İran'dan getirilerek bazı değişiklikler yapılmış ya da Londra'da Şark Halı Organizasyonu'nda çizdirilerek Anadolu Türkmen dokuyucusuna takdim edilmiştir. Pamuk çözgülü ve atkılı İran, sine veya açık düğümlü halılar; desen, renk ve dokuma tarzı ile geleneksel Anadolu halı kültürüne aykırı olmasına rağmen dokumalar içerisinde kendisine yer edinmiştir.
4.       Bu gruptaki halılar, Avanos halısı olarak bilinen ve yörede 'leblebili' olarak adlandırılan halılardır. Kompozisyon olarak incelendiğinde zeminde bir göbek, köşelerde köşe göbekler bulunmakta ve bütün bunların kenarını dolaşan küçük yuvarlak motifler yer almaktadır. Bu yuvarlak motiflerin leblebiye benzetilmesinden dolayı bu ismi almıştır. Göbek ve köşe göbekler genellikle geometrik karakterde olup bunların içinde, aralarında ve bordürde bitkisel süsleme bulunmaktadır.
5.       Bu gruptaki halılar da leblebili halılarda olduğu gibi geometrik ve bitkisel süslemenin bir arada kullanıldığı halılardandır. Kompozisyon özelliği açısından Ürgüp halısı olarak bilinmektedir.
6.       Bu gruptaki halılar, içerisinde güller, çiçekler, yapraklar ve dalların natüralist formda uygulandığı daha çok Barok karakter taşıyan halılardır. Bu tipte halılar 1970'li yıllardan başlayıp, dokuma faaliyetlerini sonlandığı 1980'li yılların ortalarına kadar dokunmuşlardır.
7.       Bu son grup halılar yurt dışından gelen siparişe göre dokunan halılardır. Bunların çözgüsünde ve atkısında yün kullanılmakta, yünler Toroslardan ve Hasan Dağı eteklerinden getirilip eğrilerek bitkisel boyama yöntemi

uygulanmaktadır. Bu halılar kaba kalitede olup küçük ebatlarda dokunmaktadır.
Avanos'ta yapılan çalışma sonucunda toplam 5 halı mağazasına gidilerek yetkilileri ile görüşülmüş, çevre ilçe, kasaba ve köyler dolaşılarak buralardaki 13 aile ile görüşülmüş, toplam 57 halı incelenmiş, bunlardan 4 tanesi yastık boyutunda, 29 tanesi orta boyutta, 7 tanesi yolluk boyutunda, 13 tanesi seccade boyutundadır. Bunlardan 29 tanesinde çözgü, atkı ve ilmelerde yün kullanılmış, 27 tanesinde ise çözgü ve atkılarda pamuk ipliği kullanılmıştır. Diğer bir ayırım ise eski ve yeni üretim oluşuna göre yapılmaktadır. Bu halılardan 52 tanesi eski üretim, 5 tanesi yeni üretim halılardır.
Bu çalışma ile, Avanos halıları üzerine daha önce yapılmış olan az sayıda araştırmaya katkıda bulunmak, üretimi bitmiş ve kaybolmaya yüz tutmuş halıları fotoğraf ile belgelendirerek gelecek kuşaklara doğru olarak aktarılması amaçlanmıştır.

15 Eylül 2011 Perşembe

Seccade Deseni


Çalışmanın
Konusu: Hatice DEMİRTAŞ'a ait olan seccade halısının orjinaline sadık kalınarak
birebir çiziminin yapılması.
Boyutu:
Tekniği: Halı kağıdı üzerine guaj boyama.
Renkler: Koyu Kırmızı, Hardal Sarısı, Siyah, Krem, Pembe, Yeşil, Mor,
Lacivert, Yavruağzı
Halının
Yöresi: Avanos Seccade Halısı Dönemi: XX. Yüzyıl
Alındığı Kaynak: Hatice DEMİRTAŞ evi. Aktepe Köyü / Zelve / Avanos Boyutları: 106 cm X 158 cm
Kalitesi : 40 X 50 düğüm/dm2
Kullanılan Malzeme : Çözgü_____ Atkı_____ İlme
Pamuk   Pamuk Yün Kullanılan Renkler: Koyu Kırmızı, Hardal Sarısı, Siyah, Krem, Pembe, Yeşil, Mor, Lacivert, Yavruağzı Düğüm Tekniği: Türk Düğümü Saçak Boyu: 3 cm Kilim Genişliği: 3 cm

Hasar Tespiti:--Yapılan Müdahale: --

13 Eylül 2011 Salı

Camİ Halısı Deseni Seccade Örneği



Halının
Yöresi: Avanos / Seccade
Dokunma Yılı: 1969
Boyutları: 77 cm X 110 cm Kalitesi: 27 X 33 düğüm/dm^ Düğüm Tekniği: Türk Düğümü Zemin Boyutu: 39 cm X 80 cm Bordür Boyutu: 19 cm X 15 cm
Kilim Örgüsü Genişliği: Hasarlı olması nedeniyle ölçülememiştir. Saçak Boyu Uzunluğu: Hasarlı olması nedeniyle ölçülememiştir. Hav Yüksekliği: 1,5 mm
Kullanılan Hammadde: Çözgü_______ Atkı_____ İlme
Yün              Yün Yün
Kullanılan Renkler: Kırmızı, Sarı, Gri, Mavi, Krem, Yeşil, Turuncu, Siyah Kompozisyon ve Desen Özellikleri: Kompozisyon özelliği açısından Avanos halısı olarak bilinmektedir. Zeminde mihrap bulunmaktadır. Mihrabın içinde ve dışında motif kullanılmamış tamamen boş bırakılmıştır. İki dar bir geniş bölümden ve ince sulardan oluşan sıralı bir bordürü vardır. Geniş bölümde, yıldızlar ve eşkenar dörtgenlerden oluşan geometrik bezeme, dar bölümde ise, çengel veya kanca benzeri motifler kullanılmıştır. En dışta ki ince su bölümünde kertik adı verilen bezeme görülmektedir.

11 Eylül 2011 Pazar

Cami Halısı Deseni 8



Halının
Yöresi: Avanos / Seccade Dokunma Yılı: 20. yüzyıl ilk yarısı Boyutları: 103 cm X 125 cm Kalitesi: 40 X 42 düğüm/dm2 Düğüm Tekniği: Türk Düğümü Zemin Boyutu: 61 cm X 89 cm Bordür Boyutu: 21 cm X 18 cm
Kilim Örgüsü Genişliği: Bez ile kapatıldığından ölçülememiştir. Saçak Boyu Uzunluğu: Bez ile kapatıldığından ölçülememiştir. Hav Yüksekliği: 3 mm
Kullanılan Hammadde: Çözgü_______ Atkı_____ İlme
Yün              Yün Yün
Kullanılan Renkler: Kırmızı, Sarı, Krem, Mor, Turuncu, Pembe, Kahverengi Kompozisyon ve Desen Özellikleri: Kompozisyon özelliği açısından Avanos halısı olarak bilinmekle beraber, Milas halı kompozisyonlarından fazlasıyla etkilendiği açıkça görülmektedir. Zeminde mihrap bulunmaktadır. Mihrabın içinde yapraklı bir ağaca benzeyen motif ve küçük stilize çiçekler bulunmaktadır. Mihrabın dışında ise, Milas halılarında sıkça görülen stilize bitkisel süsleme bulunmakta, ayrıca, sandık, ibrik ve yıldız benzeri motifler görülmektedir. Çok sıralı bordürü bulunan halıda, bordürün tamamı stilize bitkisel süsleme ile doldurulmuştur. En geniş bölümde yıldız motiflerine rastlanılmaktadır.

9 Eylül 2011 Cuma

Cami Halısı Deseni 7




Halının
Yöresi: İran / Acem Halısı
Dokunma Yılı: 1946
Boyutları: 115 cm X 164 cm
Kalitesi: 30 X 33 düğüm/dm2
Düğüm Tekniği: Tek Düğüm ( Sine Düğüm )
Zemin Boyutu: 71 cm X 128 cm
Bordür Boyutu: 22 cm X 18 cm
Kilim Örgüsü Genişliği: 3 cm
Saçak Boyu Uzunluğu: 4 cm
Hav Yüksekliği:2 mm
Kullanılan Hammadde: Çözgü_______ Atkı_____ İlme
Yün              Yün Yün
Kullanılan Renkler: Kırmızı, Koyu Kırmızı, Kahve Tonları, Pembe, Yeşil, Mor, Siyah
Kompozisyon ve Desen Özellikleri: İran'a ait bir kompozisyona sahip bu halı Avanos'ta dokunmuştur. Zemin ortasında geometrik formlu bir adet göbek ve tepelikleri bulunmaktadır. Zemin köşelerinde ve halı boyu doğrultusunda üçgen görünümlü süsleme görülmektedir. Zeminde göbek, üçgenlerin içi ve bunların arasında kalan bölge stilize hayvan, bitki eşya vb. süslemelerle doldurulmuştur.
Bordüründe ise, iki geniş ve iki dar bölüm bulunmakta ve geometrik görünümlü süsleme hepsinde de görülmektedir. Bölgede bu kompozisyonun geneline; Havva isimli bir gelinin baş bağından esinlenerek 'havvabaşı' adı verilmektedir.