halıcılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
halıcılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2011 Perşembe

Zümrüt-ü Anka


Arapların Anka, İranlıların simurg adını verdikleri Türkçe’de ise her ikisinin de birleştirilmiş şekliyle Zümrüdü Anka (Simurg-u Anka) olarak da adlandırılan Ön Asya efsanelerindeki bu kuşa pek çok kaynakta ele alındığı sekilide eski Mısır kökenli olarak phonix  de denir.
İslâmi çevrelerdeki hümâ ve devlet kuşundan tamamen Hint Mitolojisindeki Gamda ile Altay Mitolojisindeki çift başlı kartaldan ise kısmen farklı özelliklere sahiptir. Kafdağı’nın tepesinde direkleri abanoz, sandal ve öd ağacından yapılmış köşk benzeri bir yuvada yaşar, başı yassıca burunlu köpek başı gibidir. Uçtuğunda hava kararır, iliği ışığı keser, uçarken sel sesi ve gök gürültüsüne benzer ses çıkarır, parlaktır, bakanın gözünü alır. İnsanlar gibi düşünür konuşur. Hünerli ve bilgi sahibidir, dostları kahramanlar ve hükümdarlardır. Yaraları iyi eder. Zâl-i Rüstemi o bulmuştur, babasınca ormana atılan Zâl'e o babalık yapmış ve onu büyütmüştür. Anadolu'da keloğlanın koruyucusu olarak anlatılır. Kafdağı efsanevi bir dağ olup onu ancak Anka’ya binip aşmak mümkündür. Zülkarneyn onunla göğe çıkıp yıldızlara ulaşmıştır. Anka’nın boynu uzun olup boynundaki halka takılmıştır, halka beyaz tüylerden oluşur.
Çift başlı kartalda boynunda halka taşımaktadır. Onun için çift başlı kartalın Anka’dan yorumlanarak ayrıldığı iddia edilir (Öney 1972).
Efsanelerde hem koruyucu mahiyette görevli melek hem de kötü canavar tabiatlı iki ayrı Anka söz konusu edilmiştir. Pençeleriyle filleri dahi kaldırabilecek güce sahip olan siyah bir buluta benzeyen Anka (kötü) nın kendisi kadar iri görünümlü iki yavrusu vardır.

Şekil. Anka ve ejderin boğuşma sahnesi

 


Yeşil renkli olarak da düşünülen Anka kuşunun İran mistisizminde güneş ve ateşten yaratılmış olduğuna da inanılır. Simurg (Anka) otuz ayrı kuşun özelliğini taşıdığından onun bu yönüyle otuz ayrı güzelliği topladığına inanılır ve şifa verici özelliği belirgin olan kuşun Sadi-fırdevsi ve Attar'ın eserlerinde devamlı zikrolunduğu görülür (Salman 1989).
Zümrüdü Anka hayvan figürlü halılarda da görülmektedir. Orta İtalya'da bulunan hayvan figürlü ilk halı 1890 yılında Pengamon Müzesince satın alınmıştır. Bu halıda ejder ve Anka kavgasını görülmektedir (Salman 1989 ).
Çinliler Lung, Moğollar Moghur ve İranlılar Ejderha olarak adlandırdıkları bu varlıklar Şamanizm’de su, ateş, hava, toprak kutsal sayılırdı. Kertenkelelerden yada yılanlardan soyutlanan ejder pençeleri arslan gibi, kartal kanadı gibi kanatlı, yılan kuyruklu ve korkunç başlı bir hayvan şeklinde tasvir edilmiştir Kertenkeleye benzeyen ayaklarında beşer tırnağı olan ve vücudu yılan veya balık pulu gibi bir kabukla örtülmüş olarak hayal edilmiş bir varlık olup, pulları suyla irtibatını göstermiştir.
Arslan ayaklı, gagalı ve kanatlı olanlarına ise Grifon denilir. Orta Asya kökenli olan bu varlık Avrupalılarca benimsenmiştir. Kafkasya ejderi başı öküze benzeyen kıvrım burunlu, kıllı vücutlu ayaklı bir hayvan olarak resmedilir.
Külalilı ejder Orta Asya merkezli bir varlıktır.

Şekil 11 . Kulaklı ejder

 
Dede korkut hikayelerinde ejder dört ayaklı iki kanatlı, yedi başlı, uzun kalın kuyrukludur. Dört ayaklı ejderler Çin ejderini anımsatırlar. Moğol istilalarıyla İslâm dünyasında görülmeye başlanmışlardır.
Selçuklu sanatında düğüm şeklinde görülüp pul olarak da düşünülmüştür. İki ayaklı olarak da görülmüş ve sadece ön ayakları alınmıştır. Çinliler ejderhaya Lung adını takmışlardır ve ataları ejderha olan sülalelerinin boğuşmaları sonucu çıkan köpük ve buhar nehirleri taşırmıştır. Bu taşan nehirler özellikle yang ve yingin erkek ve dişinin birleşerek hayatı oluşturmalarını sağlamıştır. Ahlat mezar taşlarında ve Kubadabad sarayı çinilerindeki ejderler bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Ejderler kudreti, bereket ve mutluluğu ifade ederler. Şahmeran ise Selçukluların kendine mâl ettiği kudret ve bereketi ifade eden diğer bir varlıktır. Şahmeran’ın özelliği kuyruğu yılan başıyla biten insan başlı, kanatlı bir hayvan olmasıdır.

Marby halısının kompozisyonu çok stilize bir ejderle işlenmiştir. Fustatta bulunan iki hayvanlı halıda ise Zümrüt-ü Anka ejder kompozisyonu vardır. Anadolu kilimlerinde de yine halılarda olduğu gibi ejder figürü bulunmaktadır. Hayat ağacıyla birlikte kullanıldığı görülür. Türk kumaşlarında ise hayvan motifli desenlere az rastlanır. Halk işlemeleri Şahmeran’ı konu edinmişlerdir. Bu figür nazardan da koruma özelliğine sahiptir.
Anadolu-Türk sanatında ejder için yeraltında, yerüstünde yedi kat yerin altında ve denizde yaşayan yedi başlı bir canavar, korkunç bir yaratık şeklinde tasvirleri vardır. Maden, çini, seramik, alçı, ahşap, kumaş, halı, düz dokumalarda dini ve sosyal yapılarda el sanatlarında görülür (Deniz 2000).
Evren dünya diye tanımlanan ortadaki boyun, bulutu temsil eder. İki ejderin karşılıklı bulutu ısırması, yağmurun yağmasını sembolize eder. Bu figür bolluk ve bereket; sağlık ve şifa sembolüdür. Ejder Anadolu'da Yemliha, ejderha, Şahmeran olarak bilinir. Ejderin yılan şeklinde halılarda işlenmesi Batı Anadolu'da Milas, orta ve Doğu Anadolu'da zikzak yaparak uzanan şekiller halinde kilimlerde, Batı Anadolu'da Uşak, Manisa, Çanakkale ve Balıkesir çevresinde görülür. Milas halılarında (S) kıvrımlar dik şekilde kıvrımlar yaparak uzanır. Yılan izi gibi gözükür (Deniz 2000).




19 Eylül 2011 Pazartesi

ERKEN DEVİR TÜRK HALILARI


Halılar üzerine ilk araştırmalar

 Halılar üzerine ciddi araştırmalar, 96 yıl kadar önce 1891'de Viyana Halı Sergisi kitabının yayınlanmasıyla başlamış olup, bunda bazı eski halılara adeta dini bir önem verilmiştir. 1891'de K.K. Österreichischen Handelsmuseum bu sergiden üç ciltlik folio yayınlamış, bazıları renkli olarak en mühim parçalardan 100 levha ile resimlendirilmiştir. Katalog Der Ausstellung Orientalischer Teppiche, A. Riegl. Bu eseri 1907'de bir ek cilt, 1908'de Martin'in Halı Tarihi f), niha­yet 1911'de Münih sergisinin büyük kitabı takip etmiştir. Martin'in çok pahalı, büyük ve kıymetli kitabı, bir sıra ciddi kitapların gittikçe artan sayıda yayınlanmasına yol açtı, teşvik etti. Ayrıca çeşitli dergilerde yayınla­nan yüzlerce makale, halı sanatını ilmi bir saygı havasına soktu.
Daima Türklerin yaşadığı ülkelerde or­taya çıkan halının tarihi, sıkı sıkıya Türklere bağlı olduğu gibi, Büyük Selçuklu Sultanlığı devrinde kurulan devletlerle, bunun tekniği­ni önce İslâm alemine, sonra bütün dünyaya tanıtan da Türkler olmuştur. Bununla bera­ber, Büyük Selçuklulardan halı kalmamış, Anadolu Selçukları'ndan gelen Konya halı­ları yirminci yüzyıla kadar gelişen halı sana­tının temeli olmuş, yedi asır boyunca Türk Halı Sanatı aralıksız, daima yeni tiplerin yaratıldığı parlak bir gelişme göstermiştir.


24 Ağustos 2011 Çarşamba

Halı Deseni 5







Halının
Yöresi: Avanos / Arapeli Modelli Seccade Dokunma Yılı: 20 yüzyıl ilk yarısı
Boyutları: 122 cm X 172 cm Kalitesi: 26 X 34 düğüm/dm2 Düğüm Tekniği: Türk Düğümü Zemin Boyutu: 52 cm X 122 cm Bordür Boyutu: 35 cm X 25 cm
Kilim Örgüsü Genişliği: Hasarlı olması nedeniyle ölçülememiştir. Saçak Boyu Uzunluğu: Hasarlı olması nedeniyle ölçülememiştir. Hav Yüksekliği: 4 mm
Kullanılan Hammadde: Çözgü_______ Atkı_____ İlme
Yün             Yün Yün
Kullanılan Renkler: Kırmızı, Koyu Kırmızı, Sarı, Yeşil, Pembe, Turuncu, Kahverengi, Krem, Siyah
Kompozisyon ve Desen Özellikleri: Kompozisyon özelliği açısından Avanos seccadesi olarak bilinmekle beraber, bordür süslemesi ve genel görünümü ile Mucur seccadelerinden etkilenme söz konusudur. Zeminde mihrap bulunmaktadır. Mihrabın içinde ve dışında hiçbir motif kullanılmamış tamamen boş bırakılmıştır. Alınlık, ayaklık ve bunları çevreleyen dar bordürde stilize bitkisel süsleme bulunmaktadır. Zemine yakın ve en dıştaki bordürde arapeli motifi kullanılmıştır. Bunların arasında kalan bölümde ise, bölgede karı boşatan adı verilen motif görülmektedir. İnce suların bir kısmında zikzaklar, diğerlerinde ise sıçandişi adı verilen bezeme bulunmaktadır.